Bülent Arınç’ın CNN Türk’te Taha Akyol’a yaptığı açıklamalar aslında hazin bir tükenişin ifadesidir. Arınç’ın hedefindeki asıl kişi, AK Parti hareketinin lideri Cumhurbaşkanımız Erdoğan. Son açıklamaları artık Başbakanımız Davutoğlu’nu da hedef tahtasına oturttuğunu gösteriyor.

Çünkü doğrudan en hayati meselelerde hükümet politikalarının yanlışlığına yönelik sözler sarf etmekten kaçınmıyor. Biz AK Parti içinde ayrılık-ihtilaf olduğu algısı oluşmasın diye sessiz kaldıkça o pervasızca ve nezaketsizce saldırmaya devam ediyor. Madem anladığı dil bu, o zaman bizden günah gitti diyorum.

Arınç ilginç bir kişilik. Ne hikmetse kendini her şeyi söylemeye hakkı olan biri olarak görüyor. Kendine biçtiği “özgül ağırlık” rolü, her anlamda kötü bir pratik. İstediği zaman istediği eleştiriyi getirecek ama hiç kimse kendisine cevap vermeyecek! Kendisine cevap verenleri de acımasızca biçmeye kalkışacak! Partinin sanki vicdanıymış gibi bir algı oluşturup kendi partisinin liderini, genel başkanını ve başbakanını o malum çevrelerin ağzına sakız yapmaktan kaçınmayacak ama kendisine yönelik bir söz olduğunda da sahiplerinin cezalandırılması gerektiğini talep edecek!

Arınç’ın kendisine yönelik eleştirilerde bulunanlara karşı sergilediği tavır, aslında vicdanla ve tevazuyla bağdaşır bir tavır hiç olmadı. “Çoluk çocuk” türü suçlamalar… “Daha dün partiye geldiler, nerden geldiklerini biliyorum, açtırmasınlar ağzımı!” türünden nobran ve kıyıcı sözler Mütevazılık kisvesi altında sakladığı olağanüstü bir kibirlilik hali.

Özgül ağırlığı”na her seferinde yaptığı vurgu, işte bu tür bir imtiyaza sahip olduğunu ve herkesin de kendi hakkında haddini bilerek konuşması gerektiğini hatırlatma amacını taşıyor. Herkese ayar vermeye kendini tek yetkili ve tek ehil sanan ilginç bir kişilik Arınç’ın son açıklamaları partililik bilinciyle de, dava ahlakıyla da bağdaşmıyor.

Kendisini hala partili olarak görüyorsa tarzının böyle olmaması gerektiğini de unutmamalıdır. Bir partili asla kendi partisinin liderini kamuoyu karşısında nezaketle bağdaşmayan bir üslupla suçlama veya kendi hükümetinin terörle mücadele politikasını eleştiri konusu yapma yoluna gitmez.

AK Parti hareketinin lideri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı adeta yalan söylemekle suçlayan Arınç’ın sergilediği nezaketsizlik nasıl karşılıksız bırakılabilir ki? Arınç Dolmabahçe süreciyle ilgili olarak “Cumhurbaşkanının haberi vardı!” diyerek hem Cumhurbaşkanını haberi yokmuş gibi davranmakla suçluyor, hem de PKK/HDP hizbinin “Çözüm masasını Erdoğan devirdi!” biçimindeki suçlamasına haklılık kazandırıyor.

Adeta şunu diyor Arınç: “Çözüm sürecini bozan Erdoğan’dır. Bugünkü sonucun müsebbibi de Erdoğan’dır.” Bu iddia PKK/HDP canibinin iddiasıdır. Bu iddia, paralel yapının iddiasıdır. Ve dahi bilumum Erdoğan düşmanı kampın iddiasıdır. Arınç’ın kelime canbazlığı yaparak dillendirdiği bu iddia, kendi partisinin liderliğine ve hükümetinin politikasına apaçık ihanet anlamına gelir.

Arınç’ın bu çerçevede yaptığı iki tespit bu analizimizi bütünüyle doğrular niteliktedir. Bir: “HDP dışında başka bir aktör yoksa HDP’yi güçlendirmek lazım.” İki: “Silahlı mücadele ile sonuç alınamaz. Çözüm süreci yarından tezi yok başlatılmalıdır.” Paralel çetenin Abant platformunda dile getirdiği iddialarla veya PKK/HDP canibinin bu bahisteki açıklamalarıyla Arınç’ın sözlerini yan yana koyunuz, ne demek istediğimi anlarsınız. Tam bir ağız birliği söz konusu.

Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız Kandil’in kanlı silahlarına sırtını yaslayan ve devleti soykırımla suçlayan HDP’nin hiçbir şekilde muhatap alınmayacağını söylerken Arınç kalkıp HDP’nin güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Devrimci halk savaşı”yla şehirleri kan gölüne çeviren PKK’ya karşı haklı bir mücadele sürdürülürken Arınç kalkıp “Bu iş silahla olmaz, çözüm süreci yeniden başlatılmalıdır” diyor.

Peki ben soruyorum Arınç’a: Elindeki ağır silahlarla hem Kürt halkına zulmeden hem de devlete meydan okuyan bir terör örgütüne silahla değil de neyle karşılık verilir? Arınç PKK’nın iplerinin Türkiye düşmanı o malum devletlerin elinde olduğunu, PKK’nın onlar adına Türkiye’ye karşı bir vekâlet savaşı yürüttüğünü ve dolayısıyla onlar istemediği sürece PKK’nın asla silah bırakmayacağını bilmez mi? Bilmeden konuşuyorsa vahim, bu gerçeği bildiği halde böyle diyorsa vahim ötesi bir durumla karşı karşıyayız demektir! Bu akılla yürütülen çözüm sürecinin ülkeyi getirdiği yerden belli ki Arınç asıl sorumlu! Sanki çözüm sürecini bozan PKK değil de Erdoğan'mış gibi bir algı oluşturmaya yönelik Arınç’ın bu “çözümcü” aklı, eminim ki Kandil’in ve paralelin ayakta alkışladığı bir akıldır.

Ey Arınç, Aydın Doğan’a, HDP’ye ve FETÖ’ye arka çıkan sözlerin gösteriyor ki senin amacın başka. O yüzden diyorum ki yarından tezi yok, o giyeceğim dediğin avukatlık cübbesini giy ve yeni yol arkadaşlarının imdadına yetiş! Ne diyeyim, sana dair bir parça sevgi kalmıştı yüreğimizde, onu da kendinle beraber bitirdin!