Havuz Medyasında koltuk savaşı başladı. Yiğit Bulut, AKP'nin basındaki sözcüsü olarak bilinen Yeni Şafak Yazarı Abdülkadir Selvi'ye önceki gün twitter üzerinden yüklenmiş ve "Siyasi iradenin sesiyim, nefesiyim diyerek yol alan SÖZDE GAZETECİ" ithamında bulunmuştu.

Bulut'un bu sözleri üzerine Selvi, "Yiğit sen kimin adamsın" diye tepki göstermişti. Selvi'ye yandaş yazarlardan da destek gecikmemiş, Star Yazarı Elif Çakır, "Sen hangi ara bu "dava"nın sahibi oldun da Abdülkadir Selvi'nin samimiyetini sorgular makama geldınde ders vermeye calısıyorsun?" diye tepki göstermişti.

Abdülkadir Selvi, Yiğit Bulut'a yönelik ithamlarına bugünkü yazısında devam etti.

İşte Selvi'nin bugünkü yazısından ilgili bölüm;

" ...

Şeref ve haysiyetinden ve sonuna kadar inandığı değerlerinden başka bir şeyi olmayan bir adam olarak Yiğit Bulut'a da eyvallah etmem. Onunla da mücadele ederim. Hem de sonuna kadar.

Çünkü bazı değerlerin alınıp satılmadığına inanırım. Ölümden ötesi yok ya...

AK Parti'yi devirmek için Ergenekon çeteleri harekete geçirildiğinde ben Erdoğan'ın yanındaydım.

Peki Yiğit Bulut sen neredeydin?"

"(...) Sahi gelelim şu 27 Nisan e-muhtırasına... 27 Nisan e-muhtırası verildiğinde ben aynen 12 Eylül'e ve 28 Şubat'a karşı çıktığım gibi çıkmıştım. Sen o zaman hangi cephede yer alıyordun?"

YİĞİT BULUT'UN AKP'YA ÇAKTIĞI YAZIYI HATIRLATTI

(...)O zaman köşe yazarı olduğun Vatan Gazetesi'nde 16 Mart 2008 tarihli, 'Devlet hükümete 'yeter' dedi' başlıklı yazında şunları yazmıştın:

'Son dönemde hükümet eden siyasi partinin 'artan kendine güveni' ve 'biz her şeyi yaparız, nasıl olsa ses çıkaran yok' tavrı, dün akşam itibariyle devletin çarklarından sadece birinin attığı bir adımla son bulmuş oldu. Devlet, hükümete, 'yeter, yol bitti' dedi...'

Devam edelim mi Yiğit Bulut.

'Bu noktada başka bir soru soralım; Devlet, hükümete karşı olabilir mi?

Olabilir... Devleti bir uçak gibi düşünün, devlet 'yapının özünü' yani uçağın gövdesini, gövdenin doğayla temasını-işleyiş prensiplerini kısaca 'esas olanı' teşkil eder, hükümetler ise bu yapıyı önceden konmuş kurallarla belirli bir süre 'idare etmek' için seçilirler... Uçak örneğinden devam edersek, 'hükümetler' pilot olarak ana gövde' içinde belli süre yer alırlar. AKP'nin en büyük hatası da burada oldu. Pilot olduğunu unutup, uçağın 'yapısıyla, koltuklarıyla, motorlarıyla' oynamaya hatta uçağın içinde yol aldığı doğa ile uçuş prensiplerini değiştirip 'yeni bir model' yaratmaya kalktı...'

AK Parti bunları yapmış. Peki ne olmuş? Yiğit Bulut onun da cevabını veriyor:

'Ne oldu? Uçağın sahibi geldi ve 'Hop gardaş' deyiverdi!'

Demek ki neymiş? Uçağın sahibi gelmiş, Erdoğan'a, 'Hop' demiş. Ama Yiğit Bulut'a göre yine de çok şanslıymış AKP!

Yiğit Bulut'un AK Parti hakkındaki kapatma davası devam ediyor:

'AKP yine çok şanslı; uçağın 'en kibar sahibi, karşısındakine şans tanıyan' sahibi geldi, Allah korusun ya diğer sahipleri gelip uçağa toptan el koysalardı!'

Yani ülkenin kibar efendileri aynen 12 Eylül'de olduğu gibi darbe yapmadığı için AKP yine de çok şanslıymış?

Kapatma davasının Meclis'in açık kalmasının sigortası olduğu ve 'Dava da açılabilir, parti de kapatılabilir' şeklindeki müthiş analizlerini merak eden kaynağından okuyabilir.

BU KAFA İLE Mİ ERDOĞAN'A DANIŞMANLIK YAPIYORSUN?

Yiğit Bulut işte bu sensin.

Sen bu kafayla mı yiğit bir demokrat olan Erdoğan'a danışmanlık yapıyorsun.

Yaptıklarını ve yazdıklarını hatırlayıp yüzün kızarmıyor mu hiç...

"YİĞİT BULUT'UN DERDİ KOLTUK"

Benimle ilgili karın ağrının ne olduğunu öğrendim.

Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümeti kuracağı dönemlerde senin kaynaklık ettiğin bir fısıltı özellikle İstanbul'daki finans çevrelerinde hızla yayılıyordu.

Ali Babacan gidecek, ekonominin başına Yiğit Bulut geçecek.

Kendine ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevini uygun bulmuşsun.

Benim işim olmaz bu tür şeylerle.

Ancak kabinede kimler olacak, ekonomi yönetimi nasıl oluşacak, Ali Babacan'ın durumu ne olacak konularına ışık tutan bir kulis yazısı kaleme aldım. Orada Ali Babacan ekonomi yönetiminde devam edecek. Bu konuda hiçbir denklemde Yiğit Bulut yer almıyor diye yazdım. Kulise dayalı gazetecilik yapan birisiyim. Kulislerin nabzı bu yönde atıyordu. Sonunda yazdıklarım da doğru çıktı.

Demek ki mesleki olarak yanlış bir şey yazmamışım.

(...)Senin peşinde koştuğun makamları, ben elimin tersiyle itmiş bir adamım.

Demokrasiye karşı her türlü saldırıyla mücadele etmeyi bir onur sayarım.

Recep Tayyip Erdoğan'ın dostluğu ise bana yeter.

Sayın Cumhurbaşkanı ile bir araya geldiğimde, 'Bir şey var mı?' diye sorar, ben de 'Dualarınıza dahil edin yeter' derim.

Yine buna önce Allah sonra Sayın Cumhurbaşkanı şahittir.

Ben geçmişte de buradaydım Yiğit Bulut.

Bugün de buradayım.

Yarın da...

Peki ya sen..."