Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin terör nedeniyle çok bedel ödediğini belirterek, "35 senedir bizim verdiğimiz şehit sayısı 40 bin ve şu anda da biz yoğun terörle mücadele içindeyiz. Dolayısıyla biliyorum ki Afrika’nın birçok yerlerinde ne yazık ki çok ciddi bir terör noktasında sıkıntı var. Biz bu terör sıkıntısı içerisinde olan ülkelere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan'ın Afrika ülkelerine ziyareti sırasında CNBC-e Afrika'ya verdiği röportaj, kanalın internet sitesinde yayımlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin Afrika politikasını nasıl tanımlıyorsunuz" sorusuna Türkiye'nin Afrika’ya yaklaşım politikasının diğer dünya ülkelerine benzemediği yanıtını verdi.

Başbakan olduğu dönemde 2005 yılında "Afrika Yılı" ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, "Afrika yılı ilan etmemizin sebebi özellikle Afrika'ya on yıllar, yüzyıllardır gelenler sadece sömürgeci bir anlayışla baktılar. Biz ise bu sömürgeci anlayışı hiçbir zaman kabul etmediğimiz gibi her zaman bunun karşısında olduk ve 2005 yılını 'Afrika Yılı' ilan ederken de o zaman burada 12 tane büyükelçiliğimiz vardı ve bu sayıyı 39’a çıkardık.

Tabii biz 39’la bu işi bırakmak istemiyoruz, hedefimiz 54 Afrika ülkesinin 54’ünde de büyükelçilik kurmak. Çünkü bu büyükelçiliğimizi kurarsak büyükelçilerimiz vasıtasıyla Türk halkını Afrika halklarıyla bütünleştirmiş olacağız, birleştirmiş olacağız, yatırımlar noktasında karşılıklı yatırımların önünü açmış olacağız. Bunu sağlıkta yapmak istiyoruz, bunu eğitimde yapmak istiyoruz, bunu özellikle ulaşımda, enerjide, tarımda yapmak istiyoruz değerlendirmesinde bulundu.

Bu adımları atarken hedeflerinin kazan-kazan esasına dayalı olarak Afrika ile Türkiye arasında böyle bir bağı geliştirmek olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şu anda attıkları adımlarla da bunu gördüklerini, bu nedenle Afrika'ya 135 iş adamıyla birlikte geldiklerini, 300’ü aşkın Kenyalı iş adamıyla bir araya gelerek ne gibi adımlar atılması yönünde görüşme ve planlamalar yaptıklarını söyledi.

Erdoğan, "Şu anda gerek tercihli ticaret anlaşması noktasında gerek çifte vergilendirmenin kaldırılması noktasında bir adım atalım' dedik ve bunun için de gerek Sayın Uhuru ve gerekse şahsım hiç gecikmeyeceksiniz, ilgili bakanlar olarak süratle adımı atacaksınız.

Zira Ağustos ayında, Sayın Uhuru’yu misafirim olarak resmi ziyaret için Türkiye’de ağırlamak istiyorum ve bu ziyaret olurken de iş adamlarıyla birlikte bu ziyareti gerçekleştirip İstanbul’da da aynen buradaki gibi büyük bir iş konseyi yapalım istiyorum ve bu adım böylece gelişerek devam edecektir." dedi.

Türkiye'nin Doğu Afrika'daki insani yardımları hakkındaki soruya ise Erdoğan, Doğu Afrika'da ağırlıklı olarak Somali üzerinde bugüne kadar çok ciddi yatırımlar yaptıklarını anlattı. Erdoğan, bu yatırımların içinde alt ve üstyapı yatırımlarının olduğunu ve bunların devam ettiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunlara yer verdi: "Bu arada sadece OECD’nin özellikle vermiş olduğu resmi rakamları vermek isterim. Mesela, 2000 yılında biz 300 bin dolar Afrika’da bir yatırımımız, özellikle Sahra Altı bölgesi.

Bunun dışında 2008’de 105 milyon bir yatırım olmuş, 2013’te 194 milyon dolar yatırım olmuş ve 2014’te 154 milyon dolar yatırım olmuş ve bu yatırımlar şu anda artarak devam ediyor. Yatırımlardan kasıt, hem nakdi yatırımlar var, bir de ayni yatırımlar var.

Bütçelere verdiğimiz destekler var ama bir de ayni olarak sağlıkta, eğitimde, tarımda, meslek edindirme kursları, engellilere yönelik akülü araçlar, öbür tarafta sanat edinsinler diye meslek edinme noktasında kızlarımıza, kadınlarımıza dikiş makineleri vesaire gibi bu tür şeyleri getirerek bu alanlarda adımlar atalım istiyoruz.

TİKA bu konuda çok ciddi çalışmalar yaptı, yapmaya da devam ediyor ve bu konuda biz TİKA’yı tabii ciddi olarak destekliyoruz. Zira bu bölgedeki çalışmalarda gençlerimizin yetişmesi önem arz ediyor. Şu anda Afrika’da TİKA’nın 15 ofisi var. Yani adeta onlar da bizim 'misyon şefleri' gibi çalışıyor ve Afrika’da ticaret hacmimiz şu anda 17,5 milyar dolar.

İslam bir kişinin öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesi olarak görür


Terörizmle mücadeleye yönelik değerlendirmede de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konudaki işbirliğinin çok hayati olduğuna dikkati çekti.

Erdoğan, bu konuda Türkiye'nin tüm deneyimini, ekipman desteğini terör mağduru veya terörle mücadele eden ülkelere verdiklerini, vermeye de devam edeceklerini kaydetti.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çünkü biz teröre çok bedel ödedik. 35 senedir bizim verdiğimiz şehit sayısı 40 bin ve şu anda da biz yoğun terörle mücadele içindeyiz. Dolayısıyla biliyorum ki Afrika’nın birçok yerinde ne yazık ki çok ciddi bir terör noktasında sıkıntı var.

Biz bu terör sıkıntısı içerisinde olan ülkelere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Ancak burada bir şeyi, tabii özellikle vurgulamam lazım. Yani, terör grupları şiddetten beslenenler önce şunu bir defa bilmeleri lazım: Yani terörün dini, milleti, ırkı, vatanı yok.

Ve terörün dini olmadığına göre, mesela İslami terör gibi kavramlarla ortaya çıkanlar var veyahut da böyle vasıflandırılanlar var. Bunları kabul etmemiz mümkün değil çünkü İslam bir kişinin öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesi olarak görür.

Bunu kabul etmek mümkün değil. İslam, kendisi kelime itibariyle 'slm' kelimesinden gelir, onun da anlamı barıştır. Bir barış dininin teröre müsaade etmesi mümkün mü? İşte şu anda mesela DAİŞ, Boko Haram, bütün bunlar bakıyorsunuz İslam adına ortaya çıkıyorlar.

Allahu Ekber diyor, öldürdüğü kişi o da Müslüman, o da Allahu Ekber diyor; böyle bir yanlış olabilir mi? Ha bunun dışında diğer terör örgütleri, ne fark eder, onlar da aynı. Her türüne biz karşıyız ve tüm insanlık olarak bu konuda uluslararası teröre karşı bizim bir mutabakat içinde olmamız lazım, mücadeleyi de ortak vermemiz lazım ki terörle mücadeleden başarılı çıkalım.

İşte Suriye’de, bizim sınırımızda sıkıntıyı yaşayan biziz. Şu anda 3 milyon mülteci bizde ve 600 bin Suriyeli öldürüldü. Ölenler neredeyse hemen tamamı Müslüman. Öldürenler? Onlar da Müslüman. Suriye’de devlet terörü var, bir katil Esed var orada.

Bunun Uluslararası Adalet Mahkemesi'nde yargılanması lazım. Öbür tarafta DAİŞ var, diğer terör örgütleri var. Ama şimdi öyle bir yanlış anlayış ortaya çıkıyor ki, bakıyorsunuz diyorlar ki; DAİŞ’e kim karşıysa o bizim dostumuzdur diye bir mantık da var, onlar da terörist. Onun için bunun tanımını, terörizmin tanımını yeniden yapmak ve bunu uluslararası literatüre de oturtmamız lazım."

Afrika artık kendi ayakları üzerinde durmanın mücadelesini veriyor.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma gibi bir gayreti olduğuna inanmadığını ve AB'den çıkacağına da ihtimal vermediğini dile getiren Erdoğan, yapılan kamuoyu araştırmalarında da gelişmelerin o istikamette olduğunu ifade etti.

Erdoğan, "Bunlar herhalde çok daha farklı bir siyasi emelle olabilir, bu işin siyasi bir amacı olabilir ve bunun da Doğu Afrika’ya veya Afrika’nın geneline hiçbir lehte veya aleyhte tesiri olmayacaktır. Afrika artık kendi ayakları üzerinde durmanın mücadelesini veriyor ve bunu da başarılı bir şekilde verecektir.

Yani 21. asrı bırakalım, 22. asra falan bunun kalacağına da ihtimal vermiyorum, inanıyorum ki bu asrın ikinci yarısı Afrika’nın asrı olacaktır. Afrika yeter ki bu konuda dayanışma içinde olduğu ortaklarını iyi seçsin, siyasi kararını iyi versin.

O bilinci yakalayan liderleri görüyorum ve bu liderlerle beraber kendi ayakları üzerinde duran bir Afrika’yı görmenin de mutluluğu içerisindeyim. Onun için sık sık Afrika’ya geliyorum, bundan sonra da gelmeye devam edeceğim ifadelerini kullandı.

Afrika gezisi kapsamında Uganda ve Kenya'yı ziyaret ettiğini, bugün de Somali’de olduğunu belirterek, kısa bir süre sonra tekrar geleceğini söyleyen Erdoğan, ramazandan sonra yine birçok Afrika ülkesini dolaşacağını kaydetti. Erdoğan, "Türkiye, Afrika ülkeleriyle bütünleşsin, adımları müşterek olarak atalım, bunun gayreti içinde olacağım." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin liderlik rolü hatırlatılarak, Afrika ülkelerine anayasa çalışmalarına katkısının neler olabileceği yönündeki soruyu ise Erdoğan, şöyle cevapladı: "Bu ziyaretimde tabii buna benzer durumlar olmadı. Ama anayasa yapmada ciddi birikimi olan bir ülkeyiz ve bu konularla ilgili olarak da yani Afrika’nın hangi ülkesi olursa olsun biz anayasacı diyebileceğim akademisyenlerimizi, siyasetçilerimizi onlara destek noktasında seferber ederiz ve birlikte bir çalışmayı yaparız ve o ülkelere özellikle anayasa noktasında taslaklar verebiliriz. İnanıyorum ki tecrübemizi onlarla paylaşmış oluruz, bundan hiç endişeleri olmasın. Bunlar zor şeyler de değil.