Hasan Palaz, "Böcek"in Kitabını Yazdı!

Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz, Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde evinde ve çalışma ofisinde bulunan "böcek"le ilgili bir kitap yazdı.

Hasan Palaz, "Böcek"in Kitabını Yazdı!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde evinde ve çalışma ofisinde bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili kendisinden istenen inceleme raporunda tahrifat yapmadığı için görevinden alınan ardından yargılanan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz kitap yazdı. 

Grihat'ın haberine göre; Usulsüz dinleme iddiasıyla başlatılan operasyonda hakkında yakalama kararı çıkarılan eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz kitabında, Başbakanlığı döneminde Erdoğan'ın çalışma ofisinde ve evinde bulunan böceklele ilgili TÜBİTAK maceralarını ve atılma sürecini kitabında şöyle anlattı. 

Böcek Olayı

Her şey 2012 Ocak’ında başladı.

Ocak ayında MİT kuryeleri, TÜBİTAK BİLGEM Başkanı olarak bana “Kişiye Özel GİZLİ” ibareli bir dosya içinde, 10.01.20112 tarihli bir yazı ve böcek diye adlandırılan bazı dinleme cihazları getirdiler.

Gelen yazıda iki adet çoklu priz içerisine yerleştirilmiş dinleme cihazlarının ömür tespitlerinin yapılması (…) isteniyordu.

Çoklu priz içindeki böcek 4 parçadan oluşuyordu: Güç kaynağı, böcek ana elektronik kartı, mikrofon ve anten.

…önemli nokta, böcek parçalarının çoklu priz kutusuna ne zaman yerleştirildiği bilgisiydi.
Kimya Enstitüsünde polimer konusunda çalışan bir araştırmacı olan H.T.’nin polimer tabanlı silikonun katılaşma süresinin tespiti konusunda bir çalışma yapabileceğini öğrenince kendisine gerekli numuneleri yollayıp, çalışma yapmasını, konunun hassas, acil olduğunu, bir an önce çalışmayı yaparak bildirmesini istedik.

…araştırmacı, 4-5 Aralık 2011 tarihlerinde katılaştığına dair bir sonuç bildirdi.
…kontrollerini yaptım. Bir üst yazıyla 19.01.2012 tarihinde MİT’e yolladık.
24.02.2012 tarihinde MİT’ten yeni bir yazı daha geldi.
…test sonucunda elde edilen katılaşma tarihinin hata payının netleştirilmesini istiyordu.
…test/analiz sapması ± 3 gün olarak bulunmuştu. Bu çalışmanın sonucunu da 08.03.2012 tarihinde bir üst yazı ekinde aynı şekilde yolladık.
Başbakanlık Teftiş Kurulundan (BTK) 2012 yılının 3. çeyreğinde (tarihi tam hatırlayamıyorum) bir davet aldım, sözlü olarak bilgime başvurulacağı ifade ediliyordu.
…bahse konu böceklerin Başbakanın ofisinde bulunduğu bilgisini ilk defa o Başmüfettişin ağzından öğrendim.

2013 yılının sonuna yaklaşmıştık ama her şey daha yeni başlıyormuş, Başbakanlık Teftiş Kurulundan çağrılıyordum. Gelen davet üzerine 27 Kasım 2013 tarihinde Başbakanlık Teftiş Kuruluna gittim.

Bu görüşmeden anladığım, TÜBİTAK raporundan çıkan deneye dayalı bilimsel ve objektif sonuçların “beklentiyi karşılamadığı” ve “rahatsızlık oluşturduğu” idi.
Teftiş Kurulundaki Başmüfettiş, beni uğurlarken ağzındaki baklayı çıkardı. Daha önce bilimsel raporlarda tespit edilen poliüretan dolgu malzemesinin katılaşma tarihini 10 gün önceye almam isteniyordu. Kısacası “Beklenti”, böceğin kullanıma girdiği tarihin gerçek tarihten başka bir tarih olarak değiştirilmesiydi. Yani bilimsel ve objektif kriterlerle hazırlanan raporda masa başı tahrifat yapmam isteniyordu. Aksi halde ‘birilerinin adamı’ olarak fişlenip görevden alınacağım açık seçik belirtildi. (s. 130-135)
BTK’daki Başmüfettişle telefon görüşmesi yaptık. Benzer şekilde raporda değişiklik yapmam için telkinde bulunuyordu. Konunun hassas olduğunu da ifade ettikten sonra “Kendini yakma, kim yanarsa yansın!” şeklinde yoğun tehdit ve baskıda bulundu.
TÜBİTAK’tan işten atılmamdan iki gün önce kendi aracımla, yanıma avukatımı alarak Ankara’ya gittim. 18 Şubat 2014 günüydü. Ankara Cumhuriyet Savcısı H.Ş.’ye böcek dosyası kapsamında tanık sıfatıyla bilgi verdim ve bahse konu ismi de savcı ile paylaştım.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN Bey, 26 Aralık 2013’te Bakanlık koltuğunu Fikri IŞIK’a bıraktıktan sonra yeni Bakanın ilk icraatlarından biri beni hedefe koymak oldu.

BİLGEM Başkanlığından alınarak BİLGEM’e danışman olarak görevlendirildim. (s. 137)
BİLGEM Başkanı Arif Ergin odama geldi.

TÜBİTAK’ta siyasiler tarafından –burada kastedilen Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık- istenmediğimi, istifamın beklendiğini ifade etti. (s. 139)

20 Şubat 2014 perşembe günü (…)zorunlu açıklamamı son defa gözden geçirdim. Haber ajanslarına, gazetelere, TV kanallarına ve gazete köşe yazarlarına e-posta yoluyla gönderdim.

(Basın açıklamasının ardından) İş akdim, bildirimsiz ve tazminatsız olarak, 21 Şubat 2014 tarihi itibariyle fesih edilmişti.

…ikinci kez basın açıklamasını 22 Şubat 2012 cumartesi günü yaptım.

Fikri Işık, Bilimden sorumlu Bakanlık öncesi İzmit’te unlu mamuller işletmecisidir. (s. 147)
Başbakanlık Teftiş Kurulunda 27 Kasım 2013’te yazılı bilgime başvurulduktan sonraki dönemde böcek olayı devamlı gündemimde olduğundan farklı kanallardan bilgi ulaşıyordu. Gazetelerden okuyoruz, Başbakanın çalışma ofisinde arama yapılırken kamera kaydı yapılmamış. Böcek yayın yapıyorsa ve bulduysanız söküp alınmaz ki, bilgilerin nereye gittiğinin ucunu aramak lazım. Böceği, bulunan binada uygun bir odaya götürüp pasifize edip ve yayına devam etmesini sağlayıp, buradan sinyal alanı bulma yoluna gitmek lazım. Böceğin elektriğini uzun süre keserek hatta söküp götürerek istihbarat toplayan tarafa mesaj yolluyorsunuz, “Böceğinizi bulduk. Böceğin yaptığı yayını topladığınız yaklaşık 400 m.lik mesafedeki yerleşiminizden hemen toplanıp kaçın.” Böyle bir yaklaşım olur mu? Biraz istihbaratı bilen ne demek istediğimi anlayacaktır. (s. 152)

Türkiye 2013 sonuna geldiğinde, artan gerilimde böcek olayının da gündeme sokulması için tekrar kapağının açıldığını görüyoruz.
…benden neden 10 gün önce bir tarih istendiğini gelirsek. 24 ve 25 Kasım 2011 tarihlerinde İstihbarat Daire Başkanlığından (İDB) polisler Başbakanın Keçiören ve

Çankaya çalışma ofislerinde böcek taraması yapmışlar.

Ama böcekler 28 Aralık 2011 günü MİT aramasında bulununca İDB’dan görevli, gelen bu polislerin üzerine suçu yıkma girişimi oluyor.
Yani böceğin yerleştirilmesi, hedef haline gelen bazı insanların üzerine yıkılmak istenmekteydi.
2012 başındaki bir olayı savcıya vermek için 2.5 yıl beklenir mi? Bu dosyayı bekleteyim, ihtiyaç olunca birine veya birilerine yamarım anlayışı. Bu bile konuyu anlamak için yeterlidir.
…biz, böcek 10 gün önce konmuş desek, polislere “Vay siz yaptınız!” denecekmiş.
…benden istenileni yapsaydım birilerinin siyasi amaçları için kurguladığı bir komplonun pis bir maşası olacaktım. Böyle pis bir oyuna, aslında farkında olmadan engel olduğum için, şahsıma ve TÜBİTAK’a büyük bir kin duyuluyor.
Benim şu anda gördüğüm ortaya konan senaryoda ben kötü adamım. Senaryoyu yazanlar dönemin Başbakanının oligarşik kadrosudur. (s. 158)
Bilimsel bir kuruluşta uzun yıllar görev yapan birisi olarak; somut, net, bilimsel veri ve deliller içeren bir raporun, aradan iki yıl geçtikten sonra tekrar istenen şekilde masa başı tahrifatla düzenlenmesi talebi karşısında durumun bilimsel kriterlere uymayacağı, etik ve yasal olmayacağını değerlendirdiğimden talebi yerine getirmedim. Ve kalemimi kırdılar…
(Savcılıkta) Böcek raporunda değişiklik yapmam için aldığım tehdidi, tehdit edenin Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişi ‘Mehmet Emin Baysa’ olduğunu ifade ettim. (s. 168)
…Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Mustafa Varank “Böcek bulunduğu esnada tutanak tutulmadığını, kamera kaydı yapılmadığını ve adli birimlere haber verilmediğini açıkça söyledi. (s. 169)
Savcılık tarafından davanın ana delili olarak (…)TOBB Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. T. D. tarafından hazırlanan rapor gösteriliyordu.
Benim “Raporu bilimsel literatürde olan verilerden faydalanarak mı yazdınız?” soruma, T. D. oldukça soğukkanlı ve yüksek ses tonuyla “Hayır, tamamen kendi tahminlerim üzerinden yazdım.” diye cevap verdi.

Böcek olayı MİT’in kontrolü ele geçirmesi için planlandı.

MİT; kontrolü, Başbakanı, tamamen kendi eline geçirmek istedi.

Başbakanlık personeli, ofise aile fertleri ile temizlikçi kadınlar dışında kimsenin tek başına girmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

Sadece Başbakanlık Danışmanı Mustafa Varank istisnadır, o her zaman girebilir. (s. 172-173)

Refakatçi polis olmadan mekânda arama yapılarak böcek bulunmuştu. Kamera kaydı, parmak izi ve DNA analizi yapılmıyor. Hatta Savcıya suç duyurusu da yok.
Türk hükümeti, İngiliz gizli servisi üzerinden ve gizli servisinde çok yakın çalıştığı büyük bir İngiliz siber güvenlik firması ile sözleşme imzalamıştı. Bu sözleşme kapsamında hükümet muhaliflerinin oluşturduğu sosyal medya hesaplarının (örneğin twitter Fuat Avni gibi) kimler tarafından kullanıldığının bulunması ve bahse konu sosyal medya hesaplarının hack edilerek, ele geçirilmesi isteniyordu.”
Bir kez daha görmüş oldum ki (…)muhalif isimleri İngiliz ajanı olmakla suçlayanlar, görüldüğü gibi aslında perde arkasında onlarla işbirliği içinde çalışıyorlardı.
Ama amaç halkın demokratik hakkı olan özgür düşüncelerini paylaşmasını engellemek ve muhalif sesleri susturmaktı.

21 Şubat 2014’te (…) kurumdan atıldım.

Daha sonra ise 3 ay içerisinde diğer tüm yöneticilere “İstifa edin yoksa işten atacağız!” baskısı yapıldı.

Haziran ayında 148 araştırmacının işine sebepsiz yere son verilmiştir.
28 Şubat 2014 tarihli bir karar ile BİLGEM ve TÜBİTAK Başkan Yardımcısı olarak bana bağlı UZAY, ULAKBİM ve SAGE Enstitülerindeki bütün yöneticileri görevden aldılar, önemli bir kısmını da işten çıkardılar.

…kurumda 40 yılda işten atılan toplam personelin 10 katı, 6 ay içerisinde atıldı.
1000’den fazla bilim insanın işine son verildi.

İşten çıkarmalar eve gönderilen tebligatla mı yapıldı?

Sosyal cesareti olmayan insanlar bunlar, 2023 vizyonunu bu kadrolar, t (zaman) sonsuza giderken bile yakalayamazlar.

Bilim özerk olmalı, siyasetten bağımsız olmalı. Siyaset, doğası gereği konjonktürel davranır, ama bilim ve teknoloji dingin akan bir nehir gibi üst üste sürekli konularak devinimle hareket eder. Uzun soluklu bir maraton yarışı gibidir. Kesintiler, süreçlerin tekrar sıfırdan başlamasına neden olur. Güncel tabirle, bilimsel birikiminiz sıfırlanmış olur.

TÜBİTAK’ın özerkliğini azaltıp siyasetin uhdesindeki bir Bakanlığa bağlanması çok yanlış bir karar olmuştur. Bu süreç içinde kurum darmadağın oldu. Bilimin kodları ile oynarsanız bir daha toparlayamazsınız. Bakınız dünya yeni bir bilimsel ve teknolojik sıçramanın eşiğinde. Biz ne yapıyoruz, çocukça işler yapıyoruz. Her parselden rant hesap eden insanlar, yetkili ve etkili makamlara oturmuş, en değerli porselenlerin olduğu bir alana fil gibi giriyorlar. İnanın şu an ileri ülkelerle aramızdaki mesafe 50-60 yıl ise, 5 sene sonra bu iki katına çıkacak. Tüm dünyada korkunç bir bilimsel ve teknolojik yarış var.
Ekonominizi geliştirmenizin bugün en önemli yolu bilime yatırım yapmanız. Bilimsel bilgiyi ise ekonomide ve sanayide kullanılabilir, uygulamalı bilgi demek olan teknolojiye dönüştürmeniz gerekiyor. (s. 191-192)

TÜBİTAK’ta iş sözleşmemin feshedilmesinden sonra Türkiye’de iş aramaya başlamıştım.
Japon otomotiv sektöründen bir firma başvuruma cevap verdi.
Japonlar, geleceğin tarım devrimini sessizce yapıyorlar.

Başta dönemin Başbakanı olmak üzere bir kısım medya tarafından (…) kaçtığıma dair açıklamalar yapıldı.

Madem ülkemde kalmam isteniyordu, neden TÜBİTAK’tan çıkarılmıştım?
…kaçtığım yönünde haberleri görünce çok rahatsız oldum (…)Türkiye’ye geri dönmeye karar verdik.

(Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan) “Mesela, TÜBİTAK meselesi. Kriptolu telefonumuzu dinleyecek kadar ileri gidenlerden biri, Hasan Palaz, şu anda yurt dışına kaçtı. Niye kaçıyorsun?” (s. 215)

Tayyip Erdoğan hakkında İftira (TCK 267.), Hakaret (TCK 125), Suç Uydurma (TCK 271), Yargı Görevi Yapanı Etkileme (TCK 277) ve Adil Yargılamayı Etkileme Teşebbüs Suçu (TCK 288) ilgili maddeler gereğince kamu davası açılması amacıyla 07 Ağustos 2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 07 Ağustos 2014’te verdiği kararla “İşlem yapılmasına yer olmadığına” karar verdi.

TÜBİTAK’ı cemaat mensupları ile doldurduğunuz iddia edildi.

…benim kadrolaşmak gibi bir amacım olsa 2006 yılında istifa edip UEKAE’den ayrılmazdım.

Ak Parti Gebze İlçe Başkan Yardımcısı Halim Turgut, TÜBİTAK İdari ve Sosyal
İşler Müdürlüğüne getirildi. Çevre ve Şehircilik Bakan İdris Güllüce’nin damadı Mustafa Dayıoğlu hiçbir yöneticilik vasfı ve tecrübesi yokken BİLGEM Siber Güvenlik Enstitüsüne asaleten Müdür olarak atandı.

BST Bakanı’nın arkadaşı ve nikâh şahidi TÜBİTAK’a Genel Sekreter, Ankara Hayvanat Bahçesinden TÜBİTAK ULAKBİM Enstitüsüne müdür yardımcısı atanıyor.
Bir milletvekilinin oğlu yeni üniversite mezunu genç, Enerji Bakanı’na danışman oluyor. (s. 236)

…paralel devlet kavramı ile bir zümrenin yapmış olduğu yolsuzluk ve hırsızlık örtülmeye çalışılıyor.

TÜBİTAK’ta ses işleme laboratuvarının kurulmasına öncülük ettim.

Var olan telefon görüşmelerine konuşma ekleyip, anlamları değiştirmek için ses sentez teknolojisini kullanmanız lazım. İddia edildiği gibi böyle olgunlaşmış bir ses sentezleme teknolojisi dünyada yok.

Hece Hece Montaj Raporu

Bu raporlar internette yayınlanan, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile oğlu
Bilal Erdoğan ve Eski Bakan Egemen Bağış ile gazeteci Metehan Demir arasındaki telefon görüşmelerine ilişkindi.

…muhafazakâr, dindar olduğunu söyleyen eğitim almış insanların AK-lama raporları ile yolsuzluk, hırsızlık ve edepsizlik yapanlara sahip çıkmalarıdır. Bakara Suresi ile ‘Bakara Makara’ diye dalga geçen bir Bakanı AK-lamak için bir rapor yazılmasının hepsinden öte bir anlamı var benim için. Adamlar akşama kadar aymazca yalan söylüyorlar. Ama Kur’an ile dalga geçilmesine dahi ses çıkarmadıkları gibi pişkin pişkin onu aklıyorlar. Aklıyorlar mı, ahiretleri adına kendilerini mi karalıyorlar? Önemli bir nokta da, en kutsal değerimiz ile dalga geçen insanı neden AK-lıyorlar? (s. 287)

Kriptolu telefon (…) dinlenemez. (s. 313)

…dinlemelerin TİB’de yapıldığı iddia edildikten sonra ne oldu? Dönemin Başbakanı TİB’i kaldıracaklarını ve MİT’e bağlayacaklarını beyan etti. Hâlbuki TİB’in bir kuruluş sebebi vardı. Bu da kanunsuz ve usulsüz dinlemeleri önlemekti.
Mesnetsiz iddialar köpürtülerek, devlet içinde bir kısım icraatlara zemin hazırlanıyor.
“BİLGEM tamamen MİT’in kontrolüne verilerek, TSK’nin haberleşmesinin MİT tarafından izlenmesinin önü açılmak ve TSK üzerinde bir siyasi partinin vesayeti oluşturulmak isteniyor.”

Algı olarak TÜBİTAK’ı mahkûm ettiler.

Başbakanın açıklamalarında bile durum aynı olup, TÜBİTAK, kamuoyu önünde direkt mahkûm edildi. (s. 322)

20 Ocak 2015 tarihinde TİB ve TÜBİTAK’ta çalışanlara yönelik operasyon yapıldı.
Bu yüzden 21 Ocak 2015’de Gölbaşı Savcılığına kendim gidip teslim oldum.

Hâkim Bey’e sordum, “Suçumuz ne, kanıt ne elinizde?”

Net suç, kanıt önümüze konmuyor. (s. 347)

Kayanak: Grihat
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.