Medya

'Hadi bana eyvallah!' Deyip Bıraktı

Abone Ol
Yavuz Semeci, gazeteden ayrılışını ise son köşe yazısıyla duyurdu ve arkasındaki temel sebepleri sıraladı.

"12 yıllık yazarlık hayatımın, son 5 yılı bu gazetede geçti.
Lafa böyle başlayınca anlamışsınızdır...
Köşeyi bırakıyorum.
Yazarlık hayatımı askıya alıyorum.
Lafı hükümete, sansüre, baskıya bağlamayacağım.
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, yazarın görüşü (elbette eleştirisi) yazarı bağlamaktan çok, gazete sahipliğinin iradesi olarak yansıyor ve yansıtılıyor. Bu kendi adıma taşımak zorunda kaldığım gereksiz ve beni otokontrole zorlayan bir yük.
Özellikle Gezi olaylarından sonra sert yazılar yazdım. Gezi olaylarının toplumsal dinamiklerinin hükümetin algıladığı ve algılatmaya çalıştığından farklı olduğunu işlemeye başladım. Sanırım ilk kopma böyle başladı.
Yolsuzluk soruşturmalarında ortaya dökülen yasal dinlemelerden anladım ki (bizzat dönemin Başbakan’ının ağzından çıkan laflar bile yeter) iktidarın düşman gördüğü sınıfa çoktan girmişim.
O günlerde bu gazetenin sahibi Turgay Bey’e “ayrılmak istediğimi’’ söyledim. Kabul etmedi.
Yakın zamanda bir kez daha istifa yazısı yolladım. Sayfaya konulmadı ve “İşine bak’’ denildi.
Sonunda şartlı kabul ettiler.
Birincisi, bir yazar iktidar açısından düşman olarak görülemez. Eğer bu hale geldiyseniz, geliyorsanız, hükümetleri veya kamuyu uyarma görevini de sağlıklı yapamazsınız. Siyasi olarak karşıt olmaktan çok, sadece görevinizi yaptığınızı kimseye de anlatamazsınız. Kendin çal, kendin dinle pozisyonunda olmak, kamusal görev yapan bir gazeteci açısından çekilecek bir durum değil.
İkinci neden, yeni bir iktidar var, yeni bir Başbakan, yeni bir kabine var. Buna rağmen her gün ağır eleştiri yapasım var! Yolsuzluk soruşturmalarının önünün kapatılmasını, “yok hükmünde’’ sayılmasını içime sindiremedim. Bu ruh halinin, yazı tonumu mesleki birikimime ihanet edecek nitelikte sertleştirmesine yol açtığını fark ettim. Yapıcı eleştiriden uzaklaşma ihtimalim giderek yükseliyordu. Yolsuzluklar konusunda samimiyetine inandığım Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu cesaretlendirmek yerine sanki yolsuzlukların nedeniymiş gibi gören anlayışın beni esir aldığını itiraf etmeliyim...
“Bunu yapmayalım. Gazetemize zarar vermeyelim. Ben yazmayı bırakayım. Eğer kabul ederseniz ekonomi yorumculuğundan keyif aldığım Bloomberg HT’de her sabah yaptığım işime devam edeyim. Ve isterseniz gazetemize haftalık dosyalar veya yazı dizileri hazırlayayım. Bu arada üzerinde çalıştığım aile hikâyem olan Dersim’le ilgili romanıma da vakit ayırmak istiyorum.’’
Üstelik, kendimi “köşe yazarı olmayı sadece hükümete çakmak veya kalemini hükümetin emrine tahsis etmek sananların” dışına atmanın da beni sakinleştireceğine inanıyorum.