Kaz kafalı olmayı; anlayışsız olmak , kavramakta güçlük çekmek diye tanımlayabiliriz. Zaten sözlük anlamına bakınca da öyle yazıyor. Hatta hepimiz duymuşuzdur “ kaz kafalı mısın? “ derler..

Yani demek istediğim pek iyi bir anlamı olmadığı yönünde.. Fakat çok ilginç bir yazı okudum , okurken aynı zamanda da  düşündüm.. Aslında kaz kafalı olan şirketler daha başarılı oluyormuş..

Özellikle iş dünyasında “Kaz kafalı “ olmanın nasıl avantaj sağlayabileceğini düşünmemiştim hiç.Ama yazı beni oldukça düşündürdü. Kazlar uçuş sırasında “ V “ şeklinde bir formasyon ile uçarlar. Güzel bir görüntü ortaya çıktığı doğrudur ama bunun sebebini araştırdınız mı bilmiyorum. Ben araştırdım ve kazların hiçte kaz kafalı olduğunu düşünmüyorum.. Aslında kazlar işbirliğine,sinerjiye önem veriyorlarmış.Yani bu şekildeki formasyonu son derece bilinçli şekilde yapıyorlarmış..Hatta okurken gerçekten iş dünyasına uyarladığımda daha iyi anladım kaz kafalı mantığını J Bakın ne yapıyorlamış.

Gruptaki her kuş kanat çırptığında arkasındaki kuş için onu kaldıran bir hava akımı oluşturuyor.. V şeklinde bir formasyonla uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışlarındaki hava akımını kullanarak uçuş menzillerini %71 oranında uzatıyor. Yani şöyle tek başına gidebilecekleri yolu grup halinde neredeyse ikiye katlıyorlarmış oluyorlar…

 

Şimdi evet böyle düşününce kaz kafalı şirketler çok daha başarılı olurlar ancak ülkemiz iş kültürüne baktığımzda “ birlikte çalışma, işbirlikçilik, paylaşım” pek ön planda olan kavramlar değil maalesef. Hele yanımızdaki bir rakipse bu kavramlar yok denecek kadar azalıyor iş gruplarında. Oysa keşke kazları örnek alsak,ortak bir rekabet modelini yürütmeyi başarabilsek herbirimizi geliştirip önemli kazanımlar sağlamamıza sebep olacaktır diye düşünüyorum.

Hatta bunu rekabetin tavan yaptığı iş dünyasında ,  artık özel hayatımıza bile sıçramış durumda olduğunu bile söylebiliriz, daha çok istiyorum çünkü rekabetin ana hedefi egemen olmak. Bunu bir fikir egemenliği olarak düşünebiliriz ya da iş ortamında yetki ve görev anlamında düşünebiliriz.

Fakat artık bu egemenliği elde ederken savaşmadan elde etmek büyük bir sanat oldu. Karşındaki kişinin gücünü savaşmadan kırmak.Nasıl mı ? “ mış “ gibi yaparak. Anlıyormuş gibi yaparak , seviyormuş gibi yaparak, biliyormuş gibi yaparak.. Artık kavga gürültü  yok.. Yüzüne gülerek arkandan iş çevirerek yapılıyor bu.

Türkiye’de son zamanalarda bu konularda fazlaca seminerler,eğitimler,workshoplar yapılır oldu.İşbirlikçilik,takım ruhu,takımdaşlık gibi kavramları anlatıp duruyorlar ama ben hala pek bir yol aldığımızı düşünmüyorum.

Daha bitmedi kazların uçuşundan ders çıkarabileceğimiz bir bilgi daha var. Gruptaki bir kuş hastalanırsa veya uçamayacak hale gelirse düşen kuşa yardım etmek üzere formasyondan iki kuş ayrılıyor ve düzelene kadar yanında kalıyorlar sonra kuş iyileşirse yada ölürse gidip farklı bir V formasyon grubuna katılıyorlar. Kendi gruplarına ulaşıncaya kadar beraber uçuyorlar. Bu yardımlaşma artık ortaklığın ötesine gidiyor anlayacağınız.

 

Günümüzde özellikle iş ortamında örneğine pek rastlamak mümkün olmasada bu gibi yardımlaşmaya dayalı sistemleri umarım gelecekte daha sıklıkla görebiliriz… Bu özel ilişkilerimizde de öyle değil mi? “ Düşene bir tekme “ derler ya..Düşersen,zayıf gözükürsen daha çok tekmelenirsin mantığı ile insanlar artık güçsüzlüklerini göstermemek için saçmalamaya başladı... Bazen kabul etmek lazım, gün olur düşeriz,güçsüzleşiriz bunların hepsi bizim için.. Neden istemiyorz çünkü yanımzda güvenebileceğimiz bir omuz olmayacağını düşünüyorz.. Doğadan çıkartılacak o kadar çok ders var ki..

Özetle kaz kafalı olmak yeri geldiğinde büyük faydalar sağlayabiliyor.İşbirliği ve yardımlaşma  temelli sürdürülebilir bazı modeller oluşturuyor bizim için.

Tekrar görüşmek üzere,

Sevgiler

Duygu Özdemir