11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde aday olma çağrısınıa şimdilik “hayır” cevabını verdi. Kuşkusuz Gül’ün AKP siyaset arenasında önemli bir yeri bulunuyor. Gül ile ilgili yapılan önceki analizlerde bu ortaya konmuştu. Şimdi de “Gül neden aday olmadı?” sorusuna cevap aranıyor. Aslında bu “Gül’e neden çağrı yapıldı?” sorusunun da cevabı aynı zamanda.

Gül’ün son açıklaması sonrasında Ankara’da çok farklı senaryolar dile getiriliyor. İşte kulislerde konuşulan o ayrıntılar:

SAMİMİYET ŞÜPHESİ 

Gül, kendisine yapılan siyasete dön çağrısının konjonktürel olduğunu düşünüyor. Yani bu konuda kendisine yapılan çağrıya ilişkin samimiyet sorgulaması yapıyor. Bu çağrının Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasında soğuk rüzgarların estiği bir döneme denk gelmesi kendisini fazlasıyla kuşkulandırıyor. Gül, Erdoğan’ın kendisine yaptığı bu teklifi Davutoğlu’nu sıkıştırma amaçlı yaptığını düşünüyor. Nitekim Başbakan Davutoğlu’nun Gül’ün siyasete dönmesine ilişkin perde arkasında yaptığı yorumlar da bu kuşkuyu fazlasıyla güçlendiriyor.

KONGRE KIRGINLIĞI 

Abdullah Gül, kendisinin görevi devretmesinden bir gün önce 27 Ağustos 2014’de apar topar AKP olağanüstü kongresinin yapılmasına içerlemiş durumda. Gül cephesi bu olayı “yangından mal kaçırma” olarak yorumlamış. Nitekim bu kongrede Ahmet Davutoğlu AKP Genel Başkanı seçildi. Son kez AKP kongresine katılan Erdoğan da görevi devraldıktan sonra Dışileri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu hükümeti kurmakla görevlendirdi.

LİSTE YETKİSİ BELİRSİZLİĞİ 

Abdullah Gül, AKP’ye yalnız olarak dönmek istemiyor. Bülent Arınç, Ali Babacan gibi siyasi yol arkadaşlarının büyük bir kısmının üçüncü dönem kuralı nedeniyle yeniden aday olamayacak olması Gül’ü düşündürüyor. Gül, AKP’ye dönüşünün kendisine liste yetkisinin verilmesi ile birlikte ancak bir ekiple olmasını istiyor.

LİDER KİM OLACAK?

AKP’de 7 Haziran seçimleri sonrasında 27 Eylül 2015 tarihinde AKP olağan kongresini yapacak. AKP’deki gelenek üzerine en güçlü aday Davutoğlu görünüyor. Ancak kulislerde Erdoğan ile Davutoğlu’nun birlikteliğinin uzun sürmeyeceği konuşuluyor. Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Yalçın Akdoğan gibi isimler yeni genel başkan adayları arasında geçiyor. Gül, siyasete davete rağmen liderlik konusunun ne olacağına ilişkin belirsizliği de siyasi oyunun bir parçası olarak yorumluyor.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Erdoğan ile Gül, başkanlık sistemi ve Türk tipi başkanlık sistemi konusunda karşı karşıya gelmişti. Gül hiçbir zaman bu sisteme sıcak bakmadı, parlamenter sistemden yana oldu. Erdoğan’ın bu söylemini seçim sonrası da sürdürecek olması düşündürüyor. Gül ayrıca Erdoğan’ın zaman zaman Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesini de doğru bulmuyor. Kendisinin bu yetkiyi kullanmadığını vurguluyor.

İKİ KRİZ DÜŞÜNDÜRÜYOR

Gül’ü en çok düşündüren konular arasında ekonomik ve çözüm süreci yer alıyor. Yakın adamları Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya yönelik tavır büyük tepki çekiyor. Gül Türkiye’nin ciddi bir ekonomik kriz içine girebileceğini hesaplıyor ve bunun sorumluluğunu almak istemiyor. Ayrıca çözüm sürecinin gittiği nokta da tam anlamıyla derin bir krizin habercisi olarak yorumlanıyor.

OY ORANI DÜŞÜYOR

Erdoğan’ın sert söylemi, toplumun yüzde 50’si ile girilen kavga, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası AKP’ye yönelik değişen bakış açısı, toplumsal uzlaşının bozulması, AB ve ABD’den gelen yoğun tepkilere rağmen AK Saray ve Hükümet’in bildiğini okuması Gül’ü düşündüren etkenler arasında bulunuyor. Dahası AKP’nin sürekli olarak kan kaybetmesi. 7 Haziran seçimlerinde alınacak sürpriz bir sonucun Abdullah Gül’ü düşündüren en önemli etkenler arasında. Hatta Gül’e “batan gemide olmamalısınz” telkinleri yapılıyor.

SİYASİ FAYLAR HAREKETLİ

Son söze gelince… Siyasette bırakın 24 saati bir saat bile uzun bir süredir. Bugünden yarına ne değişeceğini kimse bilemez. Hele çok kaygan olan Türk siyasi fayında neler olabileceğini kestirmek daha da güçtür. Çok partili dönemden bu yana Türk siyaseti Adnan Menderes ve arkadaşlarının CHP içinde 4’lü Takririni, Demokrat Parti’den ayrılan Millet Partisi’ni, Güneş Motel yöntemini, ANAP’tan önce ayrılanları sonra geri dönenleri, 28 Şubat sürecinde DYP’den ayrılan şemsiye partisi DTP’yi, son olarak da Bülent Ecevit’in DSP’sinden kopan veya koparılan YTP’yi gördü. Nitekim Gül’ün “siyasette yokum” derken “şimdilik” şerhini düşmesini çok önemsiyorum. Dediğimiz gibi Türk siyasetinin fay hattı çok kırılgan ve kaygan… Aman dikkat!

Millet