Arınç: Hiçbir gazeteci Demirtaş'ın 1,5 ay boyunca nerede olduğunu sormadı mı?

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklamada 6-7 Eylül olayları ile ilgili Selahattin Demirtaş'a yüklendi.

Arınç: Hiçbir gazeteci Demirtaş'ın 1,5 ay boyunca nerede olduğunu sormadı mı?
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Hiçbir gazeteci Sayın Demirtaş'ın 1,5 ay boyunca nerede olduğunu, grup toplantılarına neden gelmediğini, niçin basınla yüz yüze görüşme imkanı bulmadığını merak etmedi mi, sormadı mı? Sorma ihtiyacını duymadı mı? Duymadı diyelim ama biz neler olup bittiğini çok iyi biliyoruz" dedi.

POLEMİK YAPARSAM İYİ YAPARIM
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın kendisine yönelik eleştirilerinin sorulması üzerine, "Siyasetçilerle polemik yapmak benim çok arzu ettiğim bir şey değil. Yaparsam da iyi yaparım. 40 senedir siyasetin içerinde bulunan bir insan olarak polemiğin nerede, ne zaman yapılacağını bilirim ama çok hoş bir şey değil mecbur kalmadıkça da bu yolu tercih etmem" diyen Arınç, kendisinin eleştiride bulunduğunu, hakaret etmediğini söyledi.

Arınç, eleştirilerine karşılık verilmesi gerektiğini ve bunların da hakaret olmaması gerektiğini ifade ederek, "Eleştiriye tahammülü olmayan bazıları yani edep dışında bazı ifadelerle küçültme, küçük görme, hor görmek, kötü polemik yapmak yolunu tercih ediyorlar. Tehditlerin, şantajların söz konusu olduğu bir yerde eleştiriye insanların tahammülü olması lazım" görüşünü paylaştı.Bursa'nın kendi seçim bölgesi olduğunu, Demirtaş'ın ise bunu bilmiyormuş gibi konuştuğunu belirten Arınç, seçim bölgesiyle iftihar ettiğini ve AK Parti'nin Bursa'da başarılı sonuçlar aldığını dile getirdi.

HDP'NİN ÇOK DAHA ANLAYIŞLI OLMASI GEREKİR
Arınç, Demirtaş'ın kendi şahsını küçültmek yerine yaptığı eleştirilere cevap vermesi gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"HDP bugün çok önemli bir görev yapıyor. Çözüm Süreci içerisinde Öcalan ve diğer paydaşlarla irtibat konusunda ve bir siyasi kanat olarak halkı temsilen eden bir siyasi parti ve milletvekilleri olarak onların çok daha sorumlu davranması, çok daha anlayışlı olması, hükümetle ilişkilerini çok daha dürüst götürmeleri gerekir. Bunun dışına çıktıkları zaman Çözüm Süreci bundan olumsuz etkilenir."

Arınç, HDP'de geçmişte çok acı çekmiş, çok kötü bedeller ödemiş ve çok zor şartlarda bugünlere gelenlerin olduğuna dikkati çekerek, kendisinin onlara her zaman saygı gösterdiğini ve onların Çözüm Süreci'nde daha güçlü olmalarını dilediğini anlattı.Leyla Zana, Hatip Dicle, Ahmet Türk gibi Çözüm Süreci'nin önemi kavrayan ve meselenin çözülememesinin tüm Türkiye için felaket olacağını gören siyasetçiler olduğunu vurgulayan Arınç, diğer taraftan Çözüm Süreci'ni baltalamaya çalışan, başka yerlere kulaklarını açan ve oraların talimatlarıyla hareket edenlerin de bulunduğunu bildirdi.

Demirtaş'ın 6-7 Ekim olaylarından önce "sokağa çıkın" çağrısı yaptığını anımsatan Arınç, dışarıdan gelenlerin ve içeride hazırlıklı olanların kötü işler yaptığını, bunu üzerine Demirtaş ve arkadaşlarının yarım ağız özür dileme ihtiyacı duyduğunu ama bunun kamuoyunda kabul görmediğini dile getirdi.

6-7 EYLÜL OLAYLARI YÜZDEKİ MAKYAJLARI BOZDU
Arınç, Demirtaş'ın ve HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde barış, özgürlük ve hoşgörü laflarını çok daha fazla söylediğini, Türkiye partisi olmaya çalıştığını ifade ederek şöyle devam etti:

"Yüzde 9 civarında oy topladı, bu siyasi bir başarıdır. Eğer HDP bu çizgiye oturacak olsa ve halk bunun karşılığını da önümüzdeki seçimlerde verecek olsa belki parti olarak yüzde 10'luk barajı da aşacaklardı. Fakat 6-7 Eylül olayları yüzdeki makyajları bozdu, boyaları çözdü ve yüzler tanınmaz hale geldi. Demek ki sadece cumhurbaşkanlığı seçimlerinde söyledikleri orada kalmıştı, 6-7 Ekim olaylarında tekrar eski kimliklerine dönmüşlerdi. Bundan kurtulmak istedi, kurtulamadı. Başka şeyler de düşündü. Basınımız her şeye meraklıdır ama bir şeyi merak etmedi. Deniz Seki nasıl yakalandı, günlerce gazeteler yazıyor. Peki hiçbir gazeteci Sayın Demirtaş'ın 1,5 ay boyunca nerede olduğunu, grup toplantılarına neden gelmediğini, niçin basınla yüz yüze görüşme imkanı bulmadığını merak etmedi mi, sormadı mı? Sormak ihtiyacını duymadı mı? Duymadı diyelim ama biz neler olup bittiğini çok iyi biliyoruz. Buradan bir tavsiyem var: siz egosu yüksek bir insan olabilirsiniz ama Türk siyasetinde başarılı olma şansınız var. Sahici olun, kendiniz olun ve Çözüm Süreci'ni tıkayacak, Çözüm Süreci'ni başka noktalara götürecek hiçbir şey yapmayın."

SEKRETARYADA YER ALACAKLAR KONUŞULMADI
"Sekreterya olabilir bu makuldür, haklı bir taleptir" ifadesini kullanan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"15 yıldır cezaevinde bulunan bir insana önem veriyorsanız, Çözüm Süreci'nde onun vereceği mesajları önemli görüyorsanız onun bu talebinin yerine getirilmesi lazım. Ama nasıl cezaevi şartları içerisinde, bunun bir formülü bulunabilir. Ben bunu söylüyorum, siz 'sekreterya şunlardan, şunlardan, şunlardan olsun' diyorsunuz. Bu aramızda konuşulmuş, anlaşılmış bir mesele değil. Ziyaretçi heyetleri daha kalabalık olsun diyorsunuz, olabilir. Hiç bir yerde olmaz demedik ama siz bunu bazen şu kadar sayı çıkartıyorsunuz, içerisine şunları koyuyorsunuz. Üçüncü göz diyorsunuz, bir şey diyorsunuz. Bunların iki türlü zararı var. Bir hükümeti zor duruma düşürüyorsunuz. Çünkü siz bunları söylediğinde hükümet bunları vadetmiş gibi oluyor, hayır biz 'kurumsal olarak bunlar olabilir üzerinde çalışalım' diyoruz. İkincisi Öcalan'ın bile talep etmediği, Öcalan ile hükümet olarak görüşmediğimiz MİT'in bu görüşmeleri yaptığı bilindiği halde, onun taleplerinin dışında birtakım şeyler ileri sürmek suretiyle Öcalan'ı da zor durumda bıraktığınızı bilmiyor musunuz? Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan'ın itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?"

77 MİLYONUN GÜVENLİĞİ BİZİM SORUMLULUĞUMUZDA
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun göreve geldiği andan itibaren kamu güvenliğinin esas olduğunu belirttiğini ifade eden Arınç, "Biz her isteğimizi yaparız, bir taraftan da Çözüm Süreci yürüsün, hayır. Bunun olmayacağını baştan beri söyledik. Sayın Başbakanımız bu sözünden farklı bir noktaya geldi mi? Hayır. Çünkü 77 milyon insanın can ve mal güvenliği bizim sorumluluğumuzun altında" diye konuştu.

Tutukluların veya hükümlülerin hastane şartlarında infazlarının mümkün olmaması halinde tahliye edilmesi konusunun yeni bir konu olmadığını vurgulayan Arınç, 2 sene önce bununla ilgili bir kanunun çıktığını fakat Adli Tıp'tan rapor almanın zor hale gelmesi nedeniyle idari yollarla Adli Tıp hususunda değişiklikler yapıldığını, bunun bile yetmediğini, şimdi bu süreci daha da kısaltacak bir düzenlemeler yapacaklarını bildirdi.Arınç, bu düzenlemenin sadece KCK tutuklularına göre yapılacak bir şey olmadığını, genel bir düzenleme yapılacağını söyledi.

HDP'lilerin siyasi partilerine de kendilerine de ihtiyaçları olduğunu dile getiren Arınç,"Bu sürecin önünde bin tane tuzak varken, olmamış, düşünülmemiş, ham halde kendi istekleri veya kendilerini ön planda göstermek arzusuyla ifade etmesinler. Bize güvensinler, biz onlara güveniyoruz. Eğer güvensizlik varsa bu işin devam etmesi zaten mümkün değil" dedi.Arınç, İmralı'daki görüşmelere farklı insanların da gidebileceğini, makul olan her şeyi karşıladıklarını ve karşılayacaklarını bildirerek, tüm bunların konuşularak bir neticeye varılacağını dile getirdi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.