Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dokunulmazlık tartışmalarına ilişkin olarak, “Bu ülkede, parlamentoya girip de hala terör estirenlere karşı ben, parlamentodaki diğer siyasi partilerin, bunlar hakkında atılması gerekli adımları geciktirmeden atmalarının gereğine inanıyorum.

Anayasa, yasalar ortada” dedi.

Operasyonlar, bölücü terör örgütü bu terörü estirdiği sürece durmayacaktır” diyen Erdoğan, Avrupa Birliği’ne de, “’Üç milyar avro destek vereceğiz’ dediler. Dört ay geçti, hala verecekler. Başbakan şu anda Brüksel’de. Temenni ederim ki bu parayı alarak döner” sözleriyle tepki gösterdi.

Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Hak-İş’in düzenlediği “5. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması”nda şunları kaydetti:

BEN ÖPTÜM, SİZ DE ÖPÜN: Eşitlik adı altında kadının her türlü sömürüye ve istismara açık hale getirildiği bir anlayışa herkesten önce inanıyorum ki kadınlar karşı çıkacaktır. Unutmayınız kadının olmadığı yerde insan da yoktur. Bunun için kadın olmak peşinen imtiyazlı olmak demektir.

Kadın, çocuk doğurduğu için cezalandırılmaz, tam aksine kadın çocuk doğurduğu için mükafatlandırılır. Bizim değerlerimizde, inancımızda cennet babaların ayakları altında değil, annelerin ayakları altındadır. Onun için annelerin ayaklarının altı öpülür. Ben öptüm, siz de öpün.

BİR KISIM ÇEVRELER

Siyasi hayatımın her safhasında kadınlardan çok büyük destek görmüş birisi olarak, kadınların iş hayatı yanında sosyal ve siyasi alanda da etkili olmaları gerektiğine inanıyorum. Bir takım çevreler ısrarla, ‘özgürleştirmek’ adına, kadınları kadın yapan farklılıkları, güzellikleri, imtiyazları ortadan kaldırmaya çalışıyor.

İşte bu zihniyetin yansımalarına bazı belediyelerin, birtakım siyasi partilerin güya Kadınlar Günü için hazırladıkları afişlerde, şahit oluyoruz. Bu topraklara yabancı ne varsa getirip ‘işte kadın’ diye sunan, inancını ve kılık-kıyafetini aşağılayarak kadına hakaret eden bu karanlık zihniyet esasen, en büyük kadın düşmanıdır.

BÖYLE TANIMLAMA OLABİLİR Mİ?

Kadını, ‘başında örtü var, başında örtü yok’ diye ayrıma nasıl tabi tutarsın? Yani, ‘başında örtü varsa kadın değil, başında örtü yoksa kadındır’, böyle bir tanımlama olabilir mi? Yıllarca bu ülkede bu yapıldı. Eğer başında örtü varsa üniversiteye almadılar, okullara almadılar, örtü varsa devlet dairelerine almadılar, işe almadılar, yoksa aldılar. Ayrımcılığın ta kendisi bu. İşte bunu hamdolsun biz değiştirdik. Bunların kadını özgürleştirmekten anladıkları, kadını kendi ideolojilerine, kendi zihinlerinde kurdukları dünyaya köle yapmaktır.

OPERASYONLAR DURMAYACAK

Gençlerimizi ruhsuz bir ceset gibi sadece dünyevi hazların peşinde koşmaya yönlendiren bu tehdide karşı, hep birlikte mücadele etmeliyiz. Terör örgütlerinin en büyük güç kaynağı, bu yeni nesil profilidir. Bu bakımdan bölücü terör örgütü de DAİŞ terör örgütü de paralel devlet yapılanması örgütü de aynı kaynaktan besleniyor. Bu operasyonlar, Güneydoğu’daki, Doğu’daki, ülkemizin neresi olursa olsun, bölücü terör örgütü bu terörü estirdiği sürece durmayacaktır. Huzuru yakalayacağımız ana kadar devam edecektir.

SİLAHLA DERSEN KUSURA BAKMA

Bu ülkede, parlamentoya girip de hala terör estirenlere karşı ben, parlamentodaki diğer siyasi partilerin, bunlar hakkında atılması gerekli adımları geciktirmeden atmalarının gereğine inanıyorum. Anayasa, yasalar ortada. Bunların yaptığı özgürlükçü bir mücadele değildir.

Bütün bunların bedeli, silahla parlamentoya girmek değildir. Siz silahla mı girmek istiyorsunuz? O zaman buyurun anayasanın, yasalarının amir hükümleri ortadadır, bunun gereğini yaparız, iş olur biter. Geldin, girdin parlamentoya, demokratik şekilde mücadeleni ver, sözle, kalemle ver ama ‘silahla’ dersen kusura bakma.

UMURLARINDA DEĞİL

Kadın haklarını, illa batıdaki formatta ve üslupta ifade etmek, savunmak, hayata geçirmek zorunda değiliz. Eğer Batı’da gerçek anlamda bir kadın hakları savunuculuğu olsaydı, bugün Suriye’de yüz binlerce kadının çocuklarıyla birlikte hayatlarını kaybetmesine böyle sessiz kalınmazdı.

DAİŞ terör örgütünün internete koyduğu şov amaçlı videolar karşısında ortalığı ayağa kaldıranlar neden Esed’in devlet terörünün katlettiği masum çocukları ve kadınları görmezden geliyorlar? Rusya’nın uçaklarıyla bombardıman ettiği Bayır Bucak Türkmenlerini, Arapları, kardeşlerimizi niçin görmezden geliyorlar? Yine çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu Akdeniz’in ve Ege’nin karanlık sularında yitip giden hayatlar, ağızlarından kadın haklarını, hümanizmi düşürmeyenlerin niçin umurlarında değil?

Dört ay geçti hâlâ verecekler

Dünya 5’ten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi görevini ifa etmiyor. 191 ülke, beş ülkenin iki dudağının arasına sıkışmış. Suriye’den, Irak’tan gelen 3 milyon insan ülkemde. Bu üç milyon insana biz şu ana kadar 10 milyar dolar harcadık.

Bunlar faturalı olan. STK’ların, belediyelerin yaptıklarını konuşmuyorum. ‘3 milyar euro destek vereceğiz’ dediler. Dört ay geçti, hâlâ verecekler. Başbakan şu anda Brüksel’de. Temenni ederim ki bu parayı alarak döner. Bir taraftan, ‘mülteciler gelmesin’ deniyor. Tamam da mültecileri biz göndermiyoruz ki. Bak, denizden geliyorlar. Bunların birçoğu da maalesef ölüyorlar. Biz şu ana kadar sadece denizlerden 100 bine yakın mülteciyi botlarımızla kurtardık.


Editör: TE Bilisim