Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

 

Ben, benden önce üç kuşak sanayici bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğup büyüdüm. İstek Vakfı Semiha Şakir Lisesi’nden sonra Bilkent Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldum. 

İş hayatıma ailemin yanında başladım. Anne tarafımdan büyük dedem Mustafa Özgür Kayseri’lidir. Oradan zamanında tüccar olarak çıkıp Adana’ya yerleşmiş. Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün Türkiye’de bir sanayi yaratma çabaları zamanında sanayiye atılmış. Onun başlatıp, büyüklerimin belli bir noktaya getirdiği şirketlerin birinde en alt kademeden uzman olarak çalışmaya başladım. Zaman içerisinde yönetim kademelerinde çeşitli pozisyon ve görevler üstlendikten sonra yine çeşitli aile şirketlerinde yöneticilik pozisyonlarında görevler aldım.

 

Şu an endüstriyel otomasyon endüstrisinde Türkiye’nin en eski kuruluşlarından olan Enelsan A.Ş.’nde genel müdür olarak çalışmaktayım. Türkiye’nin ilk ve tek elektromanyetik debimetresini üretiyoruz, ki katma değerli yerli malının ve inovasyonun konuşulduğu bir dönemde kutsal bir iş yaptığımızı da düşünüyoruz. 

Bunun yanında profesyonel koçluk da yapıyorsunuz. Bundan bahsedebilir misiniz, nasıl başladınız? 

Evet. İş hayatımda yöneticilik, eskilerin değimi ile insan sevk ve idaresi, çalışma yıllarımın önemli bir kısmını oluşturduğundan ötürü zaman içerisinde bu konuya önem vermeye başladım. İlk yıllarımda koçluk denilen bir kavram karşıma çıktı. O zamanlar Türkiye’de henüz böyle bir şey bilinmediğinden kendi çabalarımla okuduğum kitaplar ve yabancı yayınları takip ederek bilgi almaya, koçluğun ne olduğunu, nasıl işlediğini öğrenmeye çalıştım. Daha sonrasında profesyonel koçluk hakkında daha çok şey öğrenip belirli bir seviyeye gelince de bu konuda dünyada merkez olan (ICF) Uluslararası Koçluk Federasyonu’nundan sertifikamı alarak bu merakımı profesyonel yönetici koçluğu  seviyesine taşıdım. Şu an Enelsan'daki görevim dışındaki zamanlarda profesyonel yönetici koçluğu yapıyorum. 


Profesyonel anlamda sizin yaptığınız tam olarak nasıl bir koçluktur? 

Esasen koçluk çok geniş bir kavram. Şu anda Türkiye’de pek çok koç bulunuyor. Kişisel hayattan, öğrenci koçluğuna, kariyer koçluğundan profesyonel iş hayatına kadar koçluğun pek çok dalı mevcut. Ben profesyonel yönetici koçluğu yapmaktayım. Yani genel anlamda şirketlerdeki profesyonel yöneticilere koçluk yapıyorum. Bankacılardan,şirketlerin genel müdürlerine, CEO’lara kadar farklı alanlara ve kariyetlere hizmet veriyorum.

 

Bunun ötesinde Türkiye’de ilk olarak niş bir alan belirledim ve buna “Veliaht Koçluğu” diyorum. Burada benim yaptığım şey aile şirketlerinin yöneticilerinin görevlerini teslim edecekleri halefleri olan ailenin bir sonraki kuşağına mensup gençlere koçluk yapıyorum. Yani bu durumda bu gençler veliaht oluyor. 

Neden böyle bir alan belirleme ihtiyacı hissettiniz? Nereden çıktı bu düşünce? 

Bu, esasen zamanında benim ihtiyacım olup da bulamadığım yardımdı. İlk zamanlarımda bana yol gösterecek, hayatın zorlukları içerisinde elimden tutacak birilerinin olmasını çok arzu ettim. Karşılaştığım engellerin çoğunu tek başıma aşmak zorunda kaldım. Zaman zaman yol gösteren, bana ağabeylik edecek birilerinin olması benim ve fayda sağlamaya çalıştığım şirket için tarifsiz bir güç olurdu.

 

 

Yani bu yardımın faydasının sadece danışanınıza değil, söz konusu şirkete de büyük olabileceğini düşünüyorsunuz.

 

Çok doğru. Günümüz aile şirketlerinin en büyük eksikliklerinden birinin de bu olduğuna inanıyorum. Bu durumda benim bu hizmetim geleceğin yöneticisine olduğu kadar, o şirketin geleceğine de.

 

Çoğu zaman, eğer şirket de belirli bir büyüklüğün üzerinde ise, tecrübesiz bu gençlerin işin başına getirildiğini, en azından bir yönetim birimi emanet edildiğini görüyoruz. Bunun sonucunun da neler olabileceğini anlatmaya gerek yok sanırım.

 Peki, nedir koçluk? Bir veliaht koçu olarak siz neler yapıyorsunuz?

 

Benim yaptığım şeyin Türkçe’mizdeki karşılığı ağabeylik, akıl hocalığı. Koçluk yaptığım genç ile ilk yaptığım şey, aramızda bir ağabey kardeş güven bağının oluşmasını sağlamak. Ondan sonra bir koç olarak unutmamamız gereken şey, danışanımızı kendi hayatındaki sorunlarını çözmeye muktedir görmek. Eğer bir bilgi eksikliği var ise, onu tamamlamanın dahi yolunu kişi kendisi bulabilir. Bundan sonra da kişi sahip olduğu bilgi ve tecrübe ile her sorununu kendisi çözebilir. Yani eski anlamda kuru bir mentorluk yada danışmanlık ile kestirmeden “Şunu şöyle yap.” demiyorum. Zaten kişinin kendisinin gayret edip erişmediği bilginin kıymeti pek olmaz. Ayrıca insanoğlu yapısı gereği kendine dikte edileni değil, kendi arzu ettiğini yapmak ister.

 

Buradan yola çıkarak danışanımın iş hayatında karşılaştığı sorunlara olan bakış açısının genişlemesini, farkındalığının artmasını sağlıyorum. Yaklaşmakta olan, ön görülememiş bir tehlike var ise, “Bak şöyle yap.” demek yerine yaptığım şey, bu gencin başını çevirip görmesi gereken şeye bakmasını sağlamak. 

Böyle bir ilişki ne kadar sürüyor? 

Normalde dünyada koçluk bir profesyonelin geliştirmesi istenen bakış açısı ve davranışı üzerinde yaklaşık bir buçuk sene civarı çalışma gerektiriyor. Bende ise durum farklı olmamakla beraber, bu süre beraber çalıştığım gencin kendini hazır ve güvende hissedeceği döneme bağlı. Belki altı ay, belki iki sene… 

Tunç Bey verdiğiniz bilgiler ve zamanınız için teşekkür ederiz. Sanıyoruz okurlarımız hakkınızda daha çok bilgiye ve yazılarınıza internet siteniz www.tuncvidinli.com üzerinden ulaşabilirler.

 

Ben teşekkür ediyorum kendimi ifade etme fırsatı tanıdığınız için.