Milliyet'ten Serpil Çevikcan'a konuşan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın açıklamaları şöyle:

‘HÜKÜMET KURULAMAZ’

“Koalisyon oluşur mu’ algıları uyuyan devi uyandırdı. Biz bunu mitinglerde görüyoruz. Biz 9 seçim kazandık. Vatandaş, ‘nasıl olsa kazanıyor’ diyordu. Bu sefer 1-2 puan bile çok hayati. Bir anda herkes her şeyini kaybeder. Bunu millet son hafta anlamaya başladı. Bundan dolayı, ‘uyuyan dev uyandı’ diyorum. Ak Parti kurulduğu günden beri oyunlar oynandı.

Şimdi başka bir senaryo oluşturuldu ve HDP seçime parti olarak sokuldu. Şimdi barajı geçerlerse koalisyon ihtimali olur diye bir kaos planı var. ‘HDP barajı geçerse, geçemezse kaos olur. Bu kaostan, hükümet kurulamayan bir yapıdan kantonlaşmaya gidilir mi?’ Selahattin Demirtaş, Kobani olaylarından beri, ABD’ye gidip geldikten sonra makas değiştirdi.

HDP kullanılan bir obje. 8 Haziran’da Ak Parti iktidarda değilse, çözüm sürecinin ruhuna Fatiha. Kim yapacak? Ak Parti iktidara gelemezse koalisyon falan olmaz, hükümet kurulamaz. Türkiye her şeyini kaybeder. HDP’nin güçlenmesi demokratik siyasetin güçlenmesi anlamına geliyor mu; bence gelmiyor.”

‘KAMPANYAYI KCK YÜRÜTÜYOR’
“Genel başkanı azarlama kabiliyetine sahip bir Kandil var. PKK ile iç içe geçmiş demokrasi dışı bir durum söz konusu. Türk siyaseti hiç bu kadar şiddetin, bu örgütlerin tehdidine açık hale gelmemişti. ‘Bu yapı bu şansı verirseniz iyi kullanır, örgütle arasına mesafe koyar’. Ama öyle olmadı, Selahattin Demirtaş yüzde 9’u geçti, halkı sokağa döktü.

Örgütü meşrulaştırmak için siyaseti maskeliyorlar. Yoksa barajı geçip geçmemesi milletin takdiridir, benim öyle bir derdim yok. Kirli bir işbirliğinin içinde görüyorum HDP’yi. HDP ile PKK arasındaki vesayet ilişkisinin ötesinde çok ciddi bir kamplaşma ve geçişkenlik var. Şu anda Güneydoğu’da kampanyayı KCK yürütüyor.”

‘HDP AİLE ŞİRKETİ Mİ?’
“Şimdi Nuretttin Demirtaş, bu çizgilerdeki partilerden bir tanesinin genel başkanıydı. Genel başkanlıktan sonra Kandil’e gitti. Bu demokrasiye inancı sorgulayan bir şey. Sen daha ne olacaksın arkadaş? Bir partinin genel başkanı olmuşsun sonra dağa çıkmışsın. Peki, Selahattin Demirtaş’ın çıkmayacağının garantisi var mı 6 ay sonra? Ben bunu söyleyince, ‘kişiselleştiriyor’ diyorlar. Ben babasından, annesinden bahsetmiyorum ki. Bir partinin genel başkanlığı yapmış birinden bahsediyorum.

Bu HDP aile şirketi mi arkadaş! Sen ‘padişah’ diyorsun, Cumhurbaşkanı’na her türlü yakıştırmayı yapıyorsun. Bu HDP babanızın malı mı, aile şirketi mi, babadan oğula mı geçiyor, abiden kardeşe mi geçiyor? Bir abin genel başkan, bir sen genel başkansın. İşinize geldiği zaman dağa çıkıyorsunuz, işinize geldiği zaman genel başkan oluyorsunuz.

Bunlar taşeron siyasetçi. Oyun hamuru dedim, yoğurup duruyorlar. Bir PR objesine dönüşmüş durumda. Adı konulmamış reklam filmlerini izliyoruz. Bir taraftan, ‘Robin Hood’uz diyor, diğer taraftan medya patronlarıyla işbirliği içerisindeler. Bu aslında İmralı’ya karşı hamledir, Demirtaş’ın bir PR olarak dönüştürülmesi.

‘PANİK OLDULAR’
Şantaj var, baskı var. Devlet hem seçim güvenliğini hem kamu güvenliğini sağlıyor. Vatandaşlarımız müsterih olsun. Devlet her türlü tedbiri alacaktır, KCK’sı, PKK’sı bunlara devlet kesinlikle müdahale edecektir. Burada dış etki var, Türkiye’nin kullandığı enstrümanları devre dışı bırakma amacı var. HDP postacılık yapan bir yapı, etkisiz eleman.

Silah bıraktırma gücü olan aktör İmralı’dır. Bunu bilenler de, ‘İmralı’yı nasıl tasfiye ederiz, Demirtaş’ı öne çıkarırız’ diye çaba yürütüyor. Çözüm sürecinin aleyhine bir yapı oluşturuyor. Ak Parti’yi devirmeyi amaçlayan bu oyun, çözüm sürecini bitirmeyi amaçlamaktadır. Çözüm süreci her şeye rağmen devam edecektir. Ben birkaç ay içinde çözüm sürecinin çok iyi bir noktaya ulaşacağını tahmin ediyorum. Elbette bir güven bunalımı oldu, sarsıldı. HDP zaten ana aktör değil, PKK’ya silah bıraktırma gücü var mı HDP’nin?

Yok. PKK’nın silah bırakması konusunda da İmralı’nın bir etkisi olduğunu biliyoruz. Selahattin Demirtaş’ı farklı yönlendirmeye çalışan çevreler İmralı’yı bir şekilde devre dışı bırakmayı amaçlıyorlar. Bunlar bir panik atak geçirdiler. Baktılar ki süreç ilerliyor, bundan dolayı aktörleri devre dışı bırakıp süreci bozmak, yeni aktörleri devreye sokmak istiyorlar. Ak Parti karşıtlığ bir noktaya geldi ki şeytanla bile işbirliği yaparlar. Ben Kürt vatandaşlarımızın böyle bir vesayetin parçası olduğunu düşünmüyorum. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ diye bir senaryo var.

VATANDAŞ TAKSİTLE ÇALIŞMAZ
Ekonomik vaatler seçimin hiç değişmeyen başat faktörlerden bir tanesidir. Ancak hep güven ve istikrar unsuru etkili olmuştur. Ekonomik durumu kötüyse, gelecekten umutlu değilse diğer her şey vatandaşa batmaya başlar. Bu yüzden Ak Parti, belli bir oranda oyunu koruyabiliyorsa bu ekonomideki iyi durumdan kaynaklanıyor. Ekonomik vaatler bir rüzgâr oluşturabilir ama vatandaş, ‘bu ne kadar gerçekçi, bunlar üfürüyor mu, yapılabilir mi?’ diye bakar.

Vatandaş taksitle çalışmaz, peşin çalışır; yani bugün olana bakar ve kimin söylediğine bakar. Vatandaşla partiler arasında güven ilişkisi sadece vaatlerle oluşmuyor, birçok olayla test edilerek oluşuyor. O nedenle ben bu tür vaatlerin öyle dramatik siyasi değişikliklere neden olacağı kanaatinde değilim. Bu süreçte ekonomik olarak bizim bir performansımız var. Popülist vaatlerde bulunmuyoruz ama dev projeler var. Böyle bakınca şu anda muhalefetin vaatlerinin etkisi kırılmış görünüyor.

‘ALDIĞIN OY ŞAİBELİ’
(Kandil’in koalisyon yapmama talimatı) HDP adına elinde silah olan adam konuşuyor ve çok konuşuyor. Böyle bir örgüt kampanya yaparken, KCK baskı kurarken senin aldığın oy şaibelidir. Ben onun için diyorum ki PKK silah bıraksın, göreyim HDP ne kadar oy alacak. HDP’nin eti budu nedir görelim. Bir mahallede KCK yapısı gidip orayı kurtarılmış bölge olarak görüyor. Bu baskıdır, tehdittir, yarın başka bölgelere de sirayet eder. HDP sadece alan açıyor, sonra KCK çalışmasıyla örgüt çalışmasına dönüşüyor. HDP’nin açtığı kapının arkasından örgüt giriyor.

‘KUTSAL İNEK MİSİN?’

(Siyaset zemini bu kalkışmaya karşı kendisini yeterince savunacak bir mekanizma geliştiremiyor mu?) Ben 30 yıldır bunlarla ilgileniyordum. Kürt meselesini daha kimse konuşamıyorken, ben yazılar yazıyordum. İnsanlar Kürtçü damgası yerken bu işi konuşanlardan biriyim. Bunlardan dolayı, ‘bu kadar şahin, PKK’yı yerden yere vuran bir kişi çözüm sürecinde nasıl rol oynayacak’ dediler. Onların yüzüne de yanlışlarını söyledim. Yoksa mevzi kazandırma, kol kola girme anlayışı değil.

Silah bırakma olayı gerçekleşmesin diye makas değiştirerek farklı bir çizgiye girdiler. Biz vatandaşı kimseye ezdirmeyiz. Barajı geçerse şöyle olur, böyle olur, bunların tehditlerine pabuç bırakacak halimiz yok. Bunlar çiçek çocuk muamelesi görmeye alışmışlar, öpeceksin, koklayacaksın. Kutsal inek misin sen? Nesin? Seni hep pohpohlayacak mıyız? Kandil açıklama yapıyor. Nedir arkadaş; dağdan gelip bağdakini mi kovacaksınız? Bugün zulmeden bir örgüt var. Bir sesinizi yükseltin ya, bir sesiniz çıksın. Deyin ki ‘örgüt bana zulmediyor, baskı uyguluyor’.

‘Kasımpaşalı kendini savunur’
(Cumhurbaşkanı’nın meydanlarda olması ataleti gidermek için mi?) “Bu doğru bir görüş değil. Başbakanımız 100’ün üzerinde miting yapıyor. Cumhurbaşkanı’nın halkla buluşması, seçimin içine girmesi söz konusu değil. Kampanya nasıl başladı? Demirtaş, ‘başkan seçtirmeyiz’ dedi. Niye yaptı bunu? ‘Karşı mahalle gelin beni kullanın’. Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulmuş bir kampanya var. Cumhurbaşkanı’nın eli armut toplamıyor, kendini savunur. Yani Kasımpaşalı Erdoğan kendini savunmayacak mı, savunur. Savunma hakkını kullanıyor.”

‘Tuvalete kadar geldi mesele’
(Klozet tartışması) “Ana muhalefet başkanı mı tuvalet sorumlusu mu belli değil? Bu boş konuşmadır. Siyasetsizlik hali CHP’yi popülist vaatlere ve boş konuşmaya sevk etti. Bunun şu anda tam tersi bir etki yaptığını düşünüyorum. Boş konuştukça batıyorlar. İdeolojik yapılarıyla konuştuklarında alıcısı yok, popülist ve boş konuştuklarında da tam tersi etki yapıyor. Zaten CHP’nin temel paradoksu bu. Adamlar ne yapacağını bilmiyorlar. Onun için de tuvalete kadar geldi mesele.”

‘MHP’lilerde alerji gelişti’
“HDP’de son dönemde bir gerileme var. Türkiye partisi olamayacakları görüldü. O yüzden dini söyleme sarılıyorlar. ‘Bu bir oyun, çözüm süreci bunun altında kalır’ görüşü Kürt vatandaşlarda oluşmaya başladı. Ayrıca MHP’lilerde bir antipati oluşmaya başladı. ‘Barajı geçirmek bizim işimiz mi? PKK’nın değirmenine niye su taşıyoruz’ diye MHP’lilerde bir alerji gelişmeye başladı. Bundan dolayı MHP’den bize ciddi oy kayması olabilir.”