Koç Holding’in bünyesindeki Otokoç Otomotiv, kuruluşunun 90. yılı için “Bir Vizyon, Azim ve Tutku Yolculuğu” isimli özel bir kitap yayımladı.

Kitapta Rahmi Koç  gençlik yıllarında babasının otomobilini nasıl kaçırdığını şöyle anlatıyor: “Ankara’da özel araba o devirlerde çok azdı. Biz Keçiören’de otururduk. Babamız Taşhan dediğimiz Ulus’ta çalışırdı. Bir tane taksi aldı, taksi 1937 model bir Playmouth’tu. Her gün onunla Keçiören’e gelir giderdi. Bir gün işte şoför yemek yerken araba da duruyor orada ben dedim bir deneyeyim bakalım bu nasıl gider diye... Meğer şoför 1. viteste bırakmış arabayı. Biz kontağı açınca araba böyle zıplaya zıplaya kapıya kadar gitti, pat diye durdu. Bir de baktık ki şanzımanı dağıtmışız. Tabii söylenmedik laf kalmadı. Araba da belki 1 buçuk ay yattı, garajda tamir edildi. Ondan sonra harp bitti otomobiller ithal edilmeye başlandı.”

Kitapta, Vehbi Koç’un 1920’li yıllarda bile otomotivsektörünün geleceğine olan inancını gösteren bir anı dikkat çekiyor. Vehbi Koç yerli otomobilin üretimi için anlaşma yapıldıktan hemen sonra Londra’daki Dorchester Oteli’nin yemek salonunda yanındaki arkadaşlarına şu hikayeyi anlatıyordu:

“1923 yılında, Ankara’da, babamın 3 bin 500 liraya satın aldığı kırmızı renkli otomobile binerken, otomobil işine gireceğimi hiç düşünmemiştim... 1928 yılında da otomobil acentesi olmak istediğim zaman, babamın itirazıyla karşılaşmıştım. ‘Otomobil işi akıllı insanların harcı değildir! Onlar kendilerini hovardalığa ve lükse kaptırırlar!’ derdi. Şimdi, burada otomobil işimizi büyütmek için çırpınıyoruz. Acaba biz, hepimiz aklımızı mı kaçırdık?”